Yazar : STEFAN ZWEIG ISBN : 978-605-2050-92-7 Sayfa Sayısı : 504 Basım Yılı : 2019 İncelenme Sayısı : 1850

Dünyaca ünlü yazar Stefan Zweig’in en sevilen klasik romanlarından Ay Işığı Sokağı, Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, Satranç, Korku, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Amok Koşucusu, ve Olağanüstü Bir Gece’yi sizler için bir araya getirdik.

Amok Koşucusu

Amok, bir delilik halidir. Eline hançerini alıp sokaklarda koşmak, önüne gelen her şeyi yok etme arzusunu taşımaktır. Ve amok, Hint Adaları’nda doktorluk yapan bir adamın geldiği son noktadır. Ruhsuz, ilgisiz, donuk bir adam bile olsa doktorluk onun için hep bir kırılma noktasıdır ancak bu zengin kadının yardım talebini kabul etmeye yetmez doktorluk etiği. Kadının tavrı önce gururuna dokunmuş, ardından da verdiği karar vicdanına sığmamıştır. Pişman olmak yeterli gelmemiş, bu yaptığını telafi etmeyi denemiş ancak başaramamıştır. Koşmuş, uzaklaşmayı denemiş ama kendinden kaçmayı başaramamıştır.

Ve sonu, elinde bir hançerle koşarken gelmiştir. Gururu ve vicdanı arasında sıkışıp kalmış bir adamın, verdiği karardan pişmanlığı, bunu telafi etme çabası sırasında takıntı haline getirdiği yardım etme isteğiyle nasıl bir buhranın içine düştüğüne tanık olmaya hazır mısınız?

Satranç

Şah, mat, fil, vezir ve diğerleri… İşte Mirko Czentovic’in hayatı tamamen bundan ibaretti. Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, iyi yürekli bir rahip tarafından koruma altına alınmıştı. Mirko, yaşıtlarının aksine oldukça içine kapanık ve sakin bir çocuktu. İnsanların onun zekâsından şüphe etmesine sebep olacak kadar tepkisizdi. Satranç taşlarıyla tanıştıktan sonra da bu sessiz çocuktan bir dünya şampiyonu çıktı ortaya.

New York’tan Buenos Aires’e gitmek üzere olan bir yolcu gemisinin güvertesindeki bir grup satranç oyuncusuyla başlar öykü.

Milyoner bir adam, gemide bir satranç dünya şampiyonu olduğunu duyar ve ona tek bir el oyun oynamayı teklif eder. Mirko teklifi kabul eder ancak beklenmeyen bir şey gerçekleşir. Davetsiz bir misafir oyuna müdahale eder ve oyunun seyri değişir.

Bu yabancının hapsedildiği hiçlik, bir anda imkansızlıktan ortaya çıkan satranç tutkusu, neredeyse delilik noktasına eriştiği düşünceleriyle birlikte karakterlerin içine düştüğü buhranlar gün yüzüne çıkar.

İçinde bulundukları gel gitler, huzursuzluklar ve zıtlıklar arasında var olmaya çalışan karakterlere eşlik etmeye hazır mısınız?

Ay Işığı Sokağı

Ay Işığı Sokağı, limana yakın bir sahil kasabasının, her yerinden müzik ve insan seslerinin yükseldiği bir Fransız mahallesi içerisindedir. Burada bozuk balık, yosun ve katran kokusuyla, bir anda yüze vuran serin ve temiz hava birbirine karışır. Bir Fransız sokağında duyduğu Almanca arya, Almanya’ya gidecek gece trenini kaçıran bu gezgin için sokağa girmeye açık bir davettir. Yabancı bir ülkede kendine ait bir şeyler bulan bu adam, bu sesin peşinden giderek aryayı söyleyen kadını bulur. Ardından da bir adamın maruz kaldığı şiddetli hakaret ve nefrete tanık olur. Gördükleriyle kendini dışarı atar ancak nefrete tabi olan bu adam, onunla dertleşmekte ısrarcıdır. Duydukları ve gördükleri karşısında bastıramadığı iç sesi, susturamadığı vicdanı ve umursamazlığı arasında kalan bu gezgine eşlik etmeye hazır mısınız?

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, saplantılı bir aşka düşen bir kadının son ana kadar yaşadıklarını anlattığı, göndereni belli olmayan bir itiraftır. Ünlü romancı R., bir sabah beklemediği bir mektup alır. İçinden bir kadının tutkulu ve bir o kadar da saplantılı aşkı çıkar.

Çocuk yaşından beri aklından bir an bile çıkarmamış, iz bırakabilmek için tüm fırsatları değerlendirmiş, ondan bir hatıra koparabilmek için geleceğini yok etmeye razı bir kadının kaleminden okudukları, bu ünlü romancıyı hayrete düşürür.

Sevdiği adam dışında kim senin varlığını önemsemeyen, aşkın tek taraflı olup olamayacağını, bir aşk için ne kadar fedakarlık yapılabileceğini, aşkın tutkuya dönüşümünü ve saplantının insanı getirebileceği noktaları anlatan bu kadını dinlemeye hazır mısınız?

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, görünürde sadece yirmi dört saati içeren ama aslında içinde bir ömür saklayan; aşkı, tutkuyu ve hatta ihaneti barındıran bir öyküdür. Tatil için gidilen bir otelde, bir adamın veryansınlarıyla başlar öykü. Adamın karısı ortadan kaybolmuştur. Başına ne geldiğini ise o anda bilen yoktur. Ancak sonradan anlaşılır ki kadın, genç bir adamla kaçmıştır.

Olayın aydınlanmasıyla birlikte ise çatlak sesler çıkmaya başlar. Kimi kadını korurken kimisi de acımasızca eleştirir. İlk başta sakinlikle olayları dinleyen Bayan C., nihayetinde dayanamaz ve yıllardır içinde sakladığı kendi öyküsünü anlatmak ister. Hayal kırıklıkları, aldanışları ve hatta aldatışları üzerinden yıllar geçse de o an, ilk günkü gibi tazedir hafızasında.Tüm bu anıları ondan dinlemeye hazır mısınız?

Korku

Korku, cezadan daha ağırdır.
Çünkü cezanın getirdikleri bellidir, süresi sınırlıdır. Oysa yakalanma korkusu, belirsiz ve sınırsızdır.

Tıpkı Irene’in yaşadığı gibi. Irene sekiz yıllık evliliğinde, burjuva sınıfının sahip olduğu tüm ayrıcalıklara sahip olmuş ve onları sonuna dek kullanmış bir kadındır. Kocası, çocukları, parası bir noktada ona yetmez ve yeni bir arayış içine girer. Bu arayışlar onu genç bir piyanistin kollarına götürür. Yaşadığı bu gizli kapaklı ilişkinin bir tanığının ortaya çıkması tüm büyüyü bozmaya yeter.

Görünürde her şeye sahip bir kadının yaşadığı tatminsizlik, yaptığı hatalar, hissettiği suçluluk, yaşadığı utanç ve peşini hiç bırakmayan korku içerisindeki sıkışmışlığına, arayışları içerisinde hep çözümsüz kalışına şahit olmaya hazır mısınız?

Olağanüstü Bir Gece

Olağanüstü Bir Gece, rahat ve sorunsuz hayatını sürdürürken yaşama dair tüm isteğini kaybetmiş ve çevresine karşı giderek duyarsızlaşmış seçkin bir burjuvanın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikayesidir.

Baron Friedrich 7 Haziran 1913 gecesi, ruhsal kış uykusundan nihayet uyanır. Bir pazar gününü at yarışlarında geçirirken, ilk kez burjuva kurallarına aykırı davranarak “suç” işler.

Böylece bu psikolojik devrim ile yeniden “hissetmeye” başlar ve aldığı haz ile gerçek benliğinin farkına varır. Aynı günün akşamında yaşadığı, o aklının en ücra köşesinde bile bulunmayan olaylar zinciriyle tam anlamıyla dibe vuracak ve ruhsal aydınlanma dönemine girecektir. Peki ya gerçek bir insan olmanın sırrını bulmaya hazır mısınız?


Yorum Yap