GÖKYÜZÜM MAVİ

GÖKYÜZÜM MAVİ

Gökyüzünün en ücra köşesindeyim.
Gözlerimde özlenilmişlikler, yalvarışlar, yakarışlar...
Gözlerimde olmayışının kaçıncı haftası, yokluğunun
omuzlarımda yaptığı ağırlık...
Gözlerimde yaşlar...
İnsanlar, yağmur sanır ama benim gözlerim hep sana ağlar.
Sevdamın kanadı kırık, içimde düşme korkusu var.
Bir uçurumun ucundayım, sona geldim sanmışken, sana geldim...
İçimde düşme korkusu var.
Bulutlara yansıyan güneşin kızıllığı gözümü alıyor.
Yüreğin karanlıklar arasına gizleniyor ama gökyüzü hâlâ aydınlık kalıyor.
Göğün kokusu yüzümü okşarken, bir kanadım daha kırılıyor, içimde düşme korkusu var.
Varsın, bilmesin onlar.
Biz el ele yürüdük.
Bunu sokak gördü.
Deniz gördü.
Gökyüzü gördü.
Ay gördü.
En güzeli de;
 Allah gördü.

İTİRAF

İTİRAF

ARKA KAPAKTAN…

"Bir kitap okudum, hayatım değişti," diyenlerin aksine, ben de bir hayat okudum, kitabım değişti.

 

Merkez Bankası'nın büyük şubesinin önündeki kaldırımda gördüm onu. Yıllar önce. On yedi yaşımda. Her şeyin karşısında olduğum o günlerde. Bacaklarının dizlerinden aşağısı yoktu. Önüne açmış olduğu mendile atılan üç-beş bozukluğa dahi bakmıyordu . Gözlerdeydi gözleri. Göz seviyesinden geçen çocuklara gülücük göndermekti en büyük keyfi. Karşı kaldırımdaki telefon kulübesine sırtımı yaslayıp bir sigara yaktım. Ve izledim. Ne kadar değişken ve akışkan olabileceğini düşündüm zamanın.

 

Hiçbir zaman para vermedim kendisine. Üç-beş sohbet etmişliğimiz oldu. Ben sarhoş dönerken yaşlı annemin yanına, sürünürken görmüştüm kendisini yollarda. Kornalara aldırmadan, farlara aldırmadan sürünürken görmüştüm kendisini birkaç kez. İntihar etmenin tek meşru yolunun yaşamak olduğunu bilmekti belki de tek suçu.

 

Bildiği için yaşıyordu.

 

Bir keresinde tam ezilecekken büyük bir kamyonun altında, koltuk altlarından tutup kenara çektim. Göz göze geldik. En yakın çay ocağına gidip iki çay içtik. Benimki iki şekerliydi. Onunki tek.

 

İlk ve tek sorumu sordum bir saatlik sohbetimizin sonunda, ana caddede ayrılırken:

 

—Tanrı?

 

Kısa oldu cevabı:

 

—İçindeyiz.

 

O günden sonra bıraktım ciltlerce kitap okumayı. Her gün karşı kaldırıma geçip okumaya çalıştım hayatını. Ve o geceden sonra kitabım değişti. Kitaplarım...

PAPATYALAR SEN KOKUYOR

PAPATYALAR SEN KOKUYOR

ARKA KAPAKTAN…

Merhaba papatyam,

 

Merhaba kalbimin “seviyor, sevmiyor’’ olma ihtimali,

 

Merhaba gönlümün en nadir yerlerinde açan çiçeğim.

 

Merhaba ilkbaharım,

 

Merhaba mayısım.

 

Merhaba baharı karşılayanım.

 

 

Merhaba güneşim,

 

Merhaba onlarca çiçeğin en beyazı,

 

En sarısı merhaba.

 

Umudum,

 

Hasretim,

 

Son sözüm,

 

Kötülükler arasında açan iyilik tohumu.

 

 

Merhaba ilk hediyem,

 

Merhaba narin çiçek,

 

Avuç içi kadar sıcak,

 

Parmakların gibi narin,

 

Merhaba güzel ülkemin beyaz örtüsü.

GEÇER SANDIM

GEÇER SANDIM

ARKA KAPAKTAN…

Hayat çok garip! Okuyarak öğrenemediğimiz şeyleri yaşatarak öğretiyor bize. Belki de geçer sandıklarımızın geçmeyip, kalbimize paslı bir bıçak gibi saplanması bu yüzden. Unuturuz diyoruz, unutamıyoruz. Yaptığımız sadece kendimizi kandırmaya çalışmak ya da başka bir isim koyacaksak buna; kendimizi avutmak…

 

Ben geçer sandım, lakin doğrusunu hayat öğretti bana:

 

“İnsan sevdiğini hep beklermiş.

 

Bir gün gelecek ümidi hep dururmuş kalbinin bir köşesinde.”

 

Siz de unutmaya çalışmayın, anılarınızla yaşamayı öğrenin. Belki bir gün, döne dolana size gelecektir, geçmiş güzel günleriniz…

BANA EVET DER MİSİN?

BANA EVET DER MİSİN?

ARKA KAPAKTAN…

Ruhumda bir damla biliş var, bunun senin okyanuslarında dağılmasına izin ver.

                                                                                                         Hz. Mevlana

Karanlığın kendisinden değil, ardındaki bilinmezlikten korkar insan. Yol olmadığı için değil, yolu bilmediği için kaybolur. Cevap olmadığı için değil, sormayı bilmediği için çözüm bulamaz. Zorlukları, mücadeleleri, ihanetleri, yalnızlıkları hayat acımasız olduğu için değil, kendisinin farkında olmadığı için yaşar.

İstediği, hayal ettiği, hak ettiği hayatı imkânsız olduğuna inanarak değil, kendi elinde olduğuna inanarak yaşar insan.

Bu kitap bilinçaltınızın karanlık dehlizlerine bir ışık yakmak, evrensel enerjilerle uyumlu yaşamak için bir yol haritası sunmak ve sorularınızın gerçek muhatabının kendiniz olduğunu size hatırlatmak için yazılmıştır.

Haftanın her gününe bir esma, doğal taşların enerjisi ve esmalara ait his yüklemeleri… Tüm bunları bilinçaltınıza yüklemeniz için yalnızca bir kelimeye ihtiyacınız var: Evet!..

Dönüşüm

Dönüşüm

“Kendimden başka hiçbir eksiğim yok,” diyerek aslında bütün hayatını özetliyordu Franz Kafka.

Yirminci yüzyıl dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Tüm yaşamı boyunca kendini hem toplumdan,  hem iş yaşamından, en önemlisi de ailesinden eksik hissetmiştir hep.

Onun eserlerini derinlemesine anlayabilmek için, kısaca hayatına göz atıp onun yaşamı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Bu durum onu okurken daha iyi anlamaya ve yazdıklarını iliklerinize kadar hissetmenize yardımcı olacaktır.

Dönüşüm, Franz Kafka’nın en önemli ve en çok okunan eserlerinden biridir.

Bir sabah uyandığında bir gariplik hisseder Gregor Samsa. İçini sıkan bir şeyler vardır. Yataktan kalkmak ister, başaramaz. Sağına dönmek ister, dönemez. Zira Samsa, bir böceğe dönüşmüştür! Pazarlamacı olan Gregor, babasının iflas etmesiyle ailenin bütün yükünü üzerine almıştır. Onun iyi niyeti karşısında bir sınavdır belki de yaşadıkları…

 Ailesinin bu “böceğe” karşı tutumu, biraz da Kafka’nın iç dünyasında yaşadıklarının kaleme alınmış halidir bu öykü.

Dava

Dava

“Kendimden başka hiçbir eksiğim yok,” diyerek aslında bütün hayatını özetliyordu Franz Kafka.

Yirminci yüzyıl dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Tüm yaşamı boyunca kendini hem toplumdan,  hem iş yaşamından, en önemlisi de ailesinden eksik hissetmiştir hep.

 

Onun eserlerini derinlemesine anlayabilmek için, kısaca hayatına göz atıp onun yaşamı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Bu durum onu okurken daha iyi anlamaya ve yazdıklarını iliklerinize kadar hissetmenize yardımcı olacaktır.

 

Dava, Franz Kafka’nın en önemli ve en çok okunan eserlerinden biridir.

 

O günkü yargı anlayışına eleştirel bir bakış açısıyla yazılmış bu kitap, onun hayatını okuyan biri için sadece bundan ibaret değildir. Dava’nın bütün yargı görevlilerine baktığınızda, karşınızda despot babasından izler bulmanız hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

 

Bu kitapta okuyacağınız öykü, suçsuz olduğunu bilen ve bu yargılamayı kendi içinde yapıp bir sonuca eriştirmeye çalışan bir insanın öyküsüdür.

Milena'ya Mektuplar

Milena'ya Mektuplar

“Kendimden başka hiçbir eksiğim yok,” diyerek aslında bütün hayatını özetliyordu Franz Kafka.

Yirminci yüzyıl dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Tüm yaşamı boyunca kendini hem toplumdan,  hem iş yaşamından, en önemlisi de ailesinden eksik hissetmiştir hep.

Onun eserlerini derinlemesine anlayabilmek için, kısaca hayatına göz atıp onun yaşamı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Bu durum onu okurken daha iyi anlamaya ve yazdıklarını iliklerinize kadar hissetmenize yardımcı olacaktır.

Milena’ya Mektuplar, Franz Kafka’nın en önemli ve en çok okunan eserlerinden biridir. Diğer kitaplarında olduğu gibi hayatının bir yansımasıdır. Kafka, yazdığı öykülerin Çek diline çevrilmesi için arayış içindeyken, bir dost meclisinde Milena ile tanışır ve o andan sonra bütün hayatı değişir.

Romantizm denilince en başa konulması gereken bu kitap, her satırında büyük ve imkânsız bir aşkın sancılarını, yalnızlık girdabının onu “yoksunluğa” nasıl çektiğini, başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir dilde anlatır. Bu eser, bütün iyi okuyucuların kütüphanesinde, başköşede yerini almalıdır.

Küfür Sokakta

Küfür Sokakta

“Bazen fazla hata yapıyorum, kabul. Her hatadan sonra sigaramı yakıyorum ve unuturum diye umut ediyorum. Ardından şerefine birkaç kadeh rakı kaldırıyorum ve şişenin dibini görüyorum. Unuturum diye umut edip içmeye başladığım her gece daha net hatırlıyorum her şeyi. Sanırım kendime oynadığım küçük bir oyun bu, unutmaktan ziyade daha net hatırladığım ve hatırladıkça bağımlısı olduğum bir oyun bu.”

Bu kitap, olduğu gibi görünenlere, içi dışı bir, özü sözü bir, ağzı bozuk ama kalbi temiz olanlara…

Lider

Lider

ATEŞİ KANATLAR SERİSİ II

Beni tanıyorsunuz.

Ölümden kaçan, kendi ırkı tarafından reddedilen şeytan avcısı.

On yedi yıl bir yalanı yaşamıştım.

Peşimde bir gölge gibi lanetimi taşımış,

Gittiğim her yere kaos bırakmıştım.

Ve şimdi hikâyem bitmesi gerektiği yerde yeniden başlıyor!

Artık kendimi biliyorum, bahsedilen avcıdan çok daha fazlasıyım ben.

Ben ırkımdan alınan intikam ve vaat edilen liderim.

Bir kez daha savaşmam gerekiyor. Bu kez kardeşim ve insanlık için.

Savaş her zamankinden daha yakıcı, daha hasarlı ve daha sert geliyor.

Zamanımız tükeniyor.

Kehanetlerimiz yazılırken karar vermemiz gerekiyor.

Ya bir lider olacağım ya da bir kaybeden…

&

Ruhumun olması gereken yerde koca bir karanlık var.

Ben iyi bir adam değildim ama bu kez kötü olmaktan da öteyim.

Ben intikamın beden bulmuş haliyim.

Cehennemin kor ateşiyle düşmanlarımı birer böcek gibi ezeceğim.

Ve en büyük düşmanım da kalbimi de beraberinde götüren o avcı!

Bu kez aldanmak yok!

Savaş geliyor ve bir kral ne yapıyorsa onu yapacağım.

Ölümler gölgelerinden sıyrılıp anılabilir ve zaferler uğuruna kan

Akıtılacak kadar yankılı olacak.

Artık her kaybın ardında yükselen yeni bir hükümdarlık geliyor.

Bu kez her şey farklı olacak.

Çünkü artık herkes kendi ruhu için savaşacak!..

Hilekar

Hilekar

ATEŞLİ KANATLAR SERİSİ I

Adım Cassie.

Ben, tıpkı ailem ve atalarım gibi bir şeytan avcısıyım.

Avcılar dengeyi korumak, güvenliği sağlamak için yaratıldılar.

Zeki, çevik, korkusuz ve acımasız olmamız gerekiyor.

Çünkü şeytanla baş edebilmenin yolu en az onun kadar güçlü olmaktan geçiyor.

Bizler cehennemde doğan, büyüyen ve zamanı geldiğinde ölen savaşçılarız.

Ve benim zamanım gelmişti.

Kendi saldırı ekibimden tarafından ihanete uğradım ve ölüme terk edildim.

Her şey sonlanmıştı ta ki ezeli düşmanım şeytanın oğlu

Aidanhell beni kurtarana dek.

Ve şimdi kaderim yeni baştan yazılıyor…

&

Ben karanlık tahtın bir sonraki varisiyim.

Zamanı geldiğinde atalarım gibi tüm şeytan hanedanlığına hükmedecektim.

Bunun için doğdum, güç ve karanlık için!

Tüm bunlar kral olan babam Lucifer’in ortadan kaybolmasından önceydi.

Şimdi on bir hanedanlığı bir araya toplamam ve tahta geçebilmem için yazılan

Kehaneti gerçekleştirmem gerekiyor.

Ben Kara Krallıkların varisi Aidanhell!

Bir kral olacak ve düşmanımın kızını kurtaracağım.

Hak ettiğim tahtı alabilmek için!..

Sen Bana Geç Kaldın

Sen Bana Geç Kaldın

Aynı sorunları, aynı acıları yaşamış insanlarız.

Terk edilmiş, aldatılmış, kandırılmış...

Sevmiş ama sevilmemiş, seveni de biz sevmesini becerememişiz.

Kardeş dediğimizden darbe yemiş, hatta sevdiğimiz insanla el ele bile görmüşüz.

Gecelerce uykusuz kalmışız hiç değmeyecek insanlar için.

Şeref yoksunu insanlara ise kadeh tokuşturmuşuz.

Ağlamış, gözyaşı dökmüş, kendimizi harap etmişiz zerre kıymet bilmeyenlere.

Doğrusunu bildiğimiz yalanlara, sırf biraz daha yanımızda kalsınlar diye inanmışız.

Kırılmışız.

Ama yine de ses çıkarmamışız.

Sevmişiz.

Sebepsiz.

Çıkarsız.

Yalansız.

Aslında en güzel biz sevmişiz.

En çok biz.

Ne fedakârlıklar yapmışız.

Ne çok özlemişiz.

Ne hayaller kurmuşuz da derinliğinde boğulmuşuz.

Yine de arkasından kötü laf etmemişiz.

Peki, değdi mi?

Kendine Gel

Kendine Gel

Özüne dön, silkelen...

 Dünyaya uzaktan bak.

Nereden geldiğini unutma.

Özellikle duyguların...

Nereye nasıl taşındığını bil ama taşıma...

Aşık ol ama aldatma.

İleriyi gör ama önyargılı olma.

Dinlemeyi bil ama duymazdan gelme.

Uyar ama ukala olma.

Bir nefesin bin asra bedeldir belki...

Kendine kız ama asla yılma.

Uzaklardan Bir Yerden

Uzaklardan Bir Yerden

Zaman geçtikçe insan da dünyayla birlikte yaşlanıyor ve kendi kıyametine hazırlanıyordu. Kimi zaman bahar aylarını, kimi zaman da fırtınalı sonbaharları yaşıyordu. İnsanlar değişiyordu ve biz neden değiştiğini bile bilmeden onları sorguluyorduk. Bazen de ağaçların yaprakları ilkbaharda dökülüyordu. Biz gözlerimizi kapatıyorduk. Mevsimleri değiştiren cümleler vardı ve biz kurmasını bilmiyorduk.

Kuma 2

Kuma 2

İdam sehpasında durmuş, boynuma asılı bir iple hayatı sürdürüyorum. Sağ yanıma durmuş bir kadın, sol yanıma konmuş bir başka kadın ve ortalarında kalmış bir adamım. Hangi yana dönsem çaresizlikle kuşatılıyorum. “Benden gittin, bana geri dönecek misin?” diye soruyor sağımdaki kadın. “Bana geldin, benden gitmeyeceksin değil mi?” diye soruyor solumdaki kadın. Hayatımı çepeçevre sarmış iki kadınım! Arkamda asla bırakamadığım iki karım... Ne bir adım geri ne bir adım ileri gidebiliyorum. Hiçbir yere kaçamıyorum. Yanıma tek bir kadını alıp yoluma devam edemiyorum. İki kadın hayatımda, iki kadın kalbimde. Çıkışım yok, yolum yok. Sağım solum kalabalık. Dönüşü yok, çözümü yok. Asıl sorun; sonumuz yok!

Kuma

Kuma

Bir evliliği ayakta tutan yegâne güç; adamın sevdası, kadının bu sevdaya sarılışıdır. Mutluluğun formülü birbirini sevmekte saklıdır. Bu formülü bozacak günler Eroğlu Konağı’nın kapısını çaldığında içeri buyur edilir. Bebek hasretinin tutulduğu konakta KUMA rüzgârı eserken kaosa doğru sürükleyen fırtınaya iki kadın, bir adam tutulur.

Hayat ters köşeden vurarak bebeği olamayan, yıllarca bu esikliğin acısını pervasızca çeken, hastaneden hastaneye koşan, umut etmekten ve istemekten yorulmayan kadının hayatına kuma gölgesi düşürür.

Karısının bebeği olmadığı her gün, aşkı daha sağlam ayakta dururken adamın duygularını ve aklını yitirecek kâbus gerçekleşir. Kokladığı gülün üstüne bir kır çiçeği yerleşir, bu çiçek tohumunu verir ve sevdaya tutulmuş adamın kalbi ikiye bölünür!

Konağa düğünsüz derneksiz, üzerinde bir gelinlikle kapıdan içeri alınan kadını beklediğinden daha zor bir hayat, beklediğinden daha kötü bir evlilik karşılar. Zorlu sınavlara tabi tutulur, aşk ve sevgi yoksunu bir evlilikte ayakta durmaya çalışır. Kocası tarafından merhamet dilenen kadın halini alır.

Sevda bir kadında, tutku bir kadındayken aynı çatı altında zorlu yaşam sürdürülür. Araf’ta kalmış bir adamın, bu adama bağlı iki kadının yaşamı zorlu serüvenlerle akıbeti belli olmayan sona doğru gider.

Ateş düştüğü yeri yakar, KUMA gelir.

Hasreti kadın dindirir, bebek doğar. Adam ikiye bölünür.

Ve aşkı hangi kadın alacak, sorusu akılları alır.

Ben Ezo! Üzerine kuma gelmiş kadınım.

Şimdi sığındığım limanım, kocamın kalbindeki aşkım.

Ben Şerwan! Bir kadının hayatını kalbine, bir kadının hayatını omzuna alan adamım.

Ben Beritan! Kuma giden kadınım.

Benim tek dünyam, kucağıma aldığım bebeğim.

Kavgam

Kavgam

“Eğer Kavgam’ı ciddiye alıp okusaydık,

II. Dünya Savaşı’nın çıkmasına engel olurduk!”

Winston Churcill

İngiltere Başbakanı

 

Adolf Hitler, Doğu’nun sosyalizmine, Batı’nın kapitalizmine karşı kendi politik sistemi olan “Nasyonel Sosyalizm”i öne sürmüş ve kendi politik kuramlarını bu kitapta en ince ayrıntılarına kadar anlatmıştır.

Bir süre cezaevinde kalan Hitler, kendi düşüncelerini yaymanın ve etrafında kitleler toplamanın en basit yolunun bir kitap yazmakla olacağını düşünmüş ve dört buçuk yılda kitabını tamamlayarak diktatörlüğü yolunda en büyük adımını atmıştır.

Ona göre I. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin en büyük nedeni propaganda eksikliği idi. “Kavgam” bu eksiklikten bahsederken aslında, Adolf Hitler’in en büyük propagandasını yapıyordu.

“Tam metin” olarak sizlere sunulmuş bu kitap; bir zamanlar milyonlarca insanın hayatına mal olan bir diktatörün doğuş hikâyesidir. 

Kutudaki Son Kibrit Çöpü

Kutudaki Son Kibrit Çöpü

Babam beni dinleseydi ve ona her şeyi anlatabilseydim, yazmazdım. Onun için hayal kırıklığıydım. Herkes için hayal kırıklığıydım.

Yalan değil, herkesin takdirini kazanmayı ve beni sevmelerini istedim. Ama hiçbir zaman beni takdir etmeleri ve sevmeleri için de bir şey yapmadım. İnsanların duymak istedikleri sözleri onlara söyleyebilecek kadar yetenekliyim ama insanlara umut verip, sonra da o umutları kıracak kadar cesur değilim. Hayat ban asla yalan söylemedi. Asıl yalanı ben, kendi kendime söyledim. Neresinden bakarsanız bakın, bu benim hayatım. Tutanın elinde kalan…

Kutudaki Son Kibrit Çöpü, ziyan olmuş çocukluğum ve gençliğim için bir ağıt… Kiminin yakmaya kıyamayıp akladığı, kiminse yakmaya değer bulmayıp görmezden geldiği. Alev alınca boş yere yanıp tükendim mi? Yoksa kendimle beraber her şeyi yakıp gül mü ettim?

Neyse, konumuz bu değil…

Hadi başlayalım…

Tüm Yollarım Sana Çıkıyor

Tüm Yollarım Sana Çıkıyor

Bir kadının,  'Hayat bu yolu yürümemi ve tercihlerimi sorgulamamı istedi. Yürüdüm, sorular sordum, düşündüm, öğrendim, büyüdüm, değiştim. Sevmenin ve sevilmenin ne olduğunu, şu hayattaki en önemli şeyin sevgi olduğunu, doğruyu kendim düşünüp sorgulayarak bulmam gerektiğini öğrendim. Ondan önce kendimi mutlu sanırdım. Bir süs havuzuna bırakılmış kuğu gibi nerede olduğumu, niye burada olduğumu sorgulamadan, öğretildiği gibi hep aynı yerde yüzer dururdum. Sebepsiz, amaçsız, şuursuz bir şekilde öğretilen hayatın tekrarında sıkışıp kalmışlığımın farkında bile değildim. Bana takılan at gözlüğümü, tatminkârlığımla sıvayıp, tozpembeye boyamıştım. Herkesin gözünü kör eden aşk benim gözümü açınca, ilk iş o gözlüğü çıkardım. Önce gözlerim kamaştı ama çabuk alıştım. Ayağıma dikenler battı elbet, yoruldum da bu yolda. Ama vazgeçmedim. Ben sevmeyi ve yaşadığım duygular için hayata teşekkür etmeyi seçtim.

Ben onunla bir hayali yaşıyorum sanmıştım.

Rüyadayım sanmıştım.

Meğer o benim uyanışımmış.

Sonradan öğrendim,' dediği, Derin ve Deniz'in anne, baba, eş, evlat, kadın, erkek, tüm sıfatlarından soyunup üzerlerine aşkı giyerek, eğri bir gemiyle çıktıkları seferin düşündüren, sorgulatan hikâyesi...

Aşkın Özgür Hali

Aşkın Özgür Hali

Aşk nedir?

Cinsiyete göre değişir mi? Mesafelere yenik düşer mi? Dedikleri gibi aşk acı verir, aşkı yaşaması çılgınlık mıdır? Peki ya aşkın ölümsüz olduğu hurafe midir? Annem, ‘Âşık olursan üzülürsün,’ derdi.

Anneler her zaman haklı mıdır?

Sahi, unuttum asıl soruyu sormayı. ‘Aşk’ var mıdır?

Kimi korkar olmuş aşktan, kimi dört elle sarılmış ona. Kimi onun varlığına inanmıyorken kimi de onsuz yaşayamıyor. Bazıları kendini aşkla buluyor, bazıları da kendini aşkta kaybediyor. Ne büyük çelişki, aklım almıyor!

Ah, şu sonu gelmeyen aşk tarifleri ve soruları!

Bıraktım hepsini bir kenara çünkü anladım ki önce yaşamak lazımdı. Soruların cevabını kendim bulmalı, kendimi kendim tanımlamalıydım. Soruları tek tek cevapladım kimseye sormadan, kopya çekmeden ve hiç tereddüt etmeden. Bilmiyorum bu sınavdan geçtim mi, kaldım mı?

Ona da siz karar verin, olur mu?

Ulan

Ulan

Kaybetmişlere değil de hiç kazanamamışlara, susturulmuşlara değil de konuşması için fırsat verilmemişlere. İçinde bir yerlerde yangınlar, uçurumlar, depremler, çığlar ve çığlıklar barındıranlara. Savaşın ortasında cephanesi tükenmişlere. Birilerinin görmezden geldiği şeyler için ciğerlerini çürütenlere. İhanetlerin, kavgaların, çıkarların, samimiyetsizliklerin arasından sıyrıldığı her gecenin sabahında kafasını gökyüzüne kaldırıp "YETER ULAN!" diye bağırmak isteyenler için, bağırmak isteyenler adına YETER ULAN!

Efnan

Efnan

Bu kez "Nereye giderse gitsin, sonunda kendine dönüyor insan" diye çıktık yola. Hani "Bütün yollar sana çıkıyor" diyorlar ya; aslında bütün yollar kendimize çıkıyor önünde sonunda... Çünkü sığmadık, sığamadık ya da sığdırmadılar. Belki de en çok sığdırmadılar, bilmiyorum bunu.

 Ömür dediğimiz ve içinde yaşadığımız çember gitgide daralıyor. Çember daraldıkça da biz telaşa kapılıyoruz. Daha ne kadar yaşayacağımız bir muallak ve yaşanacak şeylerin sırası uzarken çoğuna dokunamıyoruz bile. Bir uhde olarak kalıyor. Nasıl böyle rahat ve hiçbir şey olmamış gibi yaşadıklarını izleyip iç çekiyoruz yalnızca... Bir şeylere ya hiç başlayamamış yahut başladığımız şeyler yarıda kalmışken, başka nereye gidebilirdik kendimizin dışında? Korkmadık ama korktular. Gittik yanlarına ama gelemediler. Duramadılar bile hatta... Ama bazılarımız geçmişe takılıp kaldı çoğu zaman. Unutamadık unutulduğumuzu.

 Efnan'da, geçmişini unutamayan bir adam var. Onu her şeye rağmen yaşatan ve bir bedel ödeyen... Unutamayanların, gidemeyenlerin, acele edenlerin, kırılıp da ses etmeyenlerin, her şeye rağmen yine de pişman olmayanların adına söylüyorum:

Yaşadık bitti değil; bende başlattığını, başkasında tamamladın.

Ömür Yarım

Ömür Yarım

Nasılsa

Bana aşık,

Nasılsa

Beni çok seviyor diye düşünme.

Kızlar;

Sabahın köründe

Onca emekle yaptığı makyajı

Akşam olduğunda

Bir çırpıda silip atabiliyor.

Sen de kim oluyorsun ki?

 

 

Bir Gürültü Anında

Bir Gürültü Anında

Hastayım dediğinde , kıyamam, kendine dikkat olur mu, ötesine geçemeyen kısa mesaj budalaları... Artık havalar soğudu, sıkı giyin bak, diyen yapmacık ağızları, dişleriyle birlikte asıyorum tutumsuz davranışlar vestiyerine...

Gelemeyecek kadar meşgul olan sevgililerin rol icabı kısa mesajla verdikleri o unutulmaz sadakat sözleri! Defolun gidin… Sonra, hastayım, dediğinde bir kadın, aklına neyin var demekten önce regl olma ihtimalini birinci plana koyup işimiz haftaya kaldı planlarını yapan cinsellik kuklaları… Demişler ki dünya kadar malınız olacağına fındık kadar - yok, küfür yok- yüreğiniz olsun diyecektim...

Köpeğinizi gezdirir gibi elini tutup gezdirdiğiniz ve beni seviyor, ne dersem yapar dediğiniz adamlar bir haftada kıvama gelir ya da iki birayla dediğiniz kadınlar ilk günden oldukça yol kat edip samimiyetin dibine inenler ve siz, hepiniz... Aynı telefondan aynı mesajları kaç farklı numaraya gönderdiniz kim bilir, kaç kılığa girdiniz, kaç kez şekil değiştirdiniz? Boş verin, nasıl olsa kimse bilmiyor...

Sen Kırıkları

Sen Kırıkları

“Gidecek” insanlarla

“Gelecek”ten bahsettik.

Böyle başladı her şey.

Delirttiler bizi.

Kimi uykuya verdi kendini, kimi alkole, kimi aptallığına. Ama hep aynı acıyı dert edinmişlerdi. Hep aynı acıydı ortak noktaları. Bazen öyle birisi koyuyor ki bu noktayı, o noktadan sonra bütün cümleler tutarsızca devriliveriyor.

Ve bu cümlenin elinden tutsan, sen de devriliyorsun.

Bu yüzden hep

ortak noktalarımız

değil,

ortak virgüllerimiz

olsun istemiştim.

Bilirsin ki,

noktalar

pek meraklıdır bitirmeye…

Kadınımın Şarkısı

Kadınımın Şarkısı

Oldukça gizemli ve duygularını saklayan bir kadın olan Sea’nin yolu dünyaca ünlü Rock yıldızı Robert Peters ile kesişir. Robert ondan etkilenmeye başladığını keşfettiğindeyse işler sarpa sarar. Çünkü Sea’nin uzun yıllardır süren bir ilişkisi vardır. Robert, kelimelere dökmese de ona karşı boş olmadığını gösteren kadının her günün sonunda sevgilisinin kollarına gittiğini bilerek yaşamaya çalışır.

“Neden benimlesin? Ya da soruyu yanlış soruyorum; Neden onunlasın? Ayrıl ondan ve benimle ol. Beni sevdiğini biliyorum.”

 Sea onun düşündüğü gibi basit seçimler yapma lüksü olan bir kadın mıydı? Yoksa verdiği kompleks kararların ardında başka bir sebep mi vardı? Robert, onun geçmişinde yatan sırrı çözebilecek miydi? Amerika’da başlayıp, Avrupa’da devam eden hatta Türkiye’ye uzanan bir masal…

“Sizi ağlatmak için ne yaptı?” “Beni, beni sevdiğine inandırdı.”

Altı

Altı

Altı yaşında tüm hayatını alt üst edebilecek ne yaşar ki bir kız çocuğu? Tüm senaryo değişmiştir, kendine zarar verir, şehri terk eder. Asıl terk etmek istediği kendisidir oysa.

Hırslı kadınların, zorlu hikayeleri vardır. Hayattan ve erkeklerden intikam almak en zorlusudur.

Bir kadının intikamı samurayların kılıcından da keskindir...

Hiç unutmaz, acıyarak acıtır...

BULMACALARLA DİYANET YETERLİLİK SINAVINA HAZIRLIK SORU BANKASI

BULMACALARLA DİYANET YETERLİLİK SINAVINA HAZIRLIK SORU BANKASI

YURTDISINDA GÖREVLENDİRİLECEK DİN GÖREVLİLERİ SEÇİMİ  SINAVI

 

 STAJYER VAİZ SINAVI

 

 MÜFTÜLÜK

 

ŞEF

 

UZMANLIK YÜKSELME SINAVLARI

 

İMAM HATİP VE MÜEZZİN KAYYIMLIK YETERLİLİK SINAVI

 

STAJYERKURAN KURSU ÖĞRETMENLERİ SINAVI

 

KURAN KURSU ÖĞRETMENLERİ UNVAN DEĞİŞİKLİĞİ SINAVI

 

EĞİTİM MERKEZLERİ İHTİSAS KURSU SINAVLARI

 DİB VE MÜFTÜLÜKLERİN YAPTIGI MÜLAKATLAR HAC SINAVI

Bulmacalarla İslâm

Bulmacalarla İslâm

 

 

BU KİTAP İLE TÜM İSLAMİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEKSİNİZ.

 

 YGS-LYS SINAVLARINA HAZIRLIKTA YARDIMCI

SİYER: 35 BULMACA

 TEMEL DİNİ BİLGİLER:28 BULMACA

KELAM:17 BULMACA

FIKIH:21 BULMACA

 TECVİD:10 BULMACA

 KARMA 65 BULMACA

Ya Olduğun Gibi Görün Ya Göründüğün Gibi Ol

Ya Olduğun Gibi Görün Ya Göründüğün Gibi Ol

Can konağını aramadıysan,cansın;

Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin,

Bir damla su arıyorsan susun,

Zulmün peşindeysen zalimsin,

Aşkı arıyorsan aşıksın,

Gönlün neye kapılmışsa O'sun SEN.

 

Sevgide güneş gibi ol

Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol

Hataları örtmede gece gibi ol

Tevazuda toprak gibi ol

Öfkede ölü gibi ol

Her ne olursan ol

Ya olduğu gibi görün

Yagöründüğün gibi ol

Hz. Mevlâna

Yüreğime Cemre Düştü

Yüreğime Cemre Düştü

En yürekten edilen tek duadır aşk. Ney sesinin çığlığında açığa çıkar bazen, bazende Allah yoluna düşmek için bir bahanedir aşk.

Aşk kendini sevilende kaybetmek onda yok olmaktır.Bazen yüreklerde boynu bükük bir kardelen, bazen de tennurede bir derinliktir aşk.Esrarı hiç bitmez aşkın bazen İstanbul yeniden fethedilir yüreklerde,bazen kadere inat kurulan tek hayaldir aşk.Bazense gökkuşağının turkuaz rengidir;  bazense ulaşılamaz bir gerçek.

Aslında edebinden  kırık dökük cam parçalarına dönüşmektir aşk.Gülen gözlerde gizli hüznü görmektir,belkide ama şaire dönüşmektir gerçekte ; Fuzuli’yi hatmetmek,Leyla’nın yüreğinde dile gelmesi demektir.Bazen deli deseler de ruhunu teslim etmeden vazgeçmemektir aşk.Bazen yazılmamış bir kağıt, açılmamış bir kurşun kalem, silemediğin bir kelamdır aşk.

Kısacası nedir aşk; insan doğmak,insan olmak,insan kalmaktır.Aynı rüyayı görmek aynı tele dokunabilmektir AŞK.

İnsanların Dünyası

İnsanların Dünyası

Uçak, bir araçtır tıpkı diğerleri gibi. Bu araçlar

bize dünyanın gerçek yüzünü buldurur. Amaç

bilinmeyeni bilinir kılmak ve bu yolda vazgeçmemektir.

Bilinmeyen şeyler insanları korkuya itse de bir kez denendiğinde,

o artık bilinmeyen olmaktan çıkacaktır. İnsanı kurtaran ise bir

adım atmaktır. Sonra bir adım daha… bir adım daha…

Farklı şehirler, farklı zorluklarla mücadele etmek zorunda kalan ama

hiç yılmayan, vazgeçmeden devam eden posta uçağı pilotları onlar.

Bu yolculuklarda kendilerini bulmaları, aile ve dostluk

ilişkilerini daha net kavramaları üzerine yazılmış,

şiirsel bir dil ve başarılı bir kurgunun adı

İnsanların Dünyası.

Savaş Pilotu

Savaş Pilotu

II. Dünya Savaşı’ndayken, Fransızlar için geçen

en zor günlerden birinde havalanmak zorunda kalan

bir grup savaş pilotunun, savaşın her daim kaybedeninin

insan olduğunu keşfetmesinin öyküsü Savaş Pilotu.

 

Savaşın anlamsızlığının, ölümle burun buruna yaşamanın,

umutsuzluğun ve buna rağmen vazgeçmeyişin işlediği ve

bir anlamda Exupery’nin dış dünyandan çok iç dünyasını

yansıttığı, otobiyografi tadında unutulmaz bir eser.

Gece Uçuşu

Gece Uçuşu

Gece koyu bir duman gibi yükseliyor, ovalarla vadiler

birbirinden ayırt edilmiyordu. Köy yavaş yavaş bir ışık kümesi

halini alıyordu. Üç pilot, aldıkları yüklerini götürmek üzere

havalanmışlardı ancak bir tanesi hedefe varamamıştı…

 

Bir gecede yaşanan bu ölüm kalım mücadelesini, insanın doğayla olan

savaşını, amaca ulaşmak için gösterdiği çabayı, iradesini,

cesaretini ve sorumluluğunu yerine getirebilmek için

yaptıklarını anlatan, gerçek tadında, usta işi bir eser

Gece Uçuşu.

Küçük Prens

Küçük Prens

Çizdiği aslında küçük bir boa yılanıydı ama

 hiçbir büyük bunu anlamamıştı. ‘’Bu bir şapka,’’ demiş,

ardından dikkatlerini başka bir noktaya çevirmişlerdi. O zaman

 anlamıştı Küçük Prens, büyüklerle kendisinin farklı dünyalarda

 yaşadığını. O gün artık çizim yapmaktan vazgeçmiş ve

kendine arkadaş olarak da yalnızlığı seçmişti.

Ta ki Sahra Çölü’ne düşen pilotla karşılaşana dek!

 Kendini dünyadan soyutlayan Küçük Prens’in insanların hatalarını,

 bencilliklerini, aptallıklarını ve yaşama sevinçlerini nasıl kaybettiklerini

analiz ettiği, yalnız çocuklara değil, her yaştan okura

hitap eden ve neredeyse tüm dünya dillerine çevrilen,

milyonlarca insanın okuduğu başyapıt

Küçük Prens…

Yokluğun Yoksulluktu

Yokluğun Yoksulluktu

Sevsen iyi edersin ! Kaldırımlara görev mi verdin sen ? Ben geçerken adını fısıldıyorlar. Kimse süpürmemiş yerden izini. Koşar adım gidişini görebiliyorum. Arkana bile dönmeyişini… Caddeler nasılda hıçkırıklara boğulmuştu. İşte o günden sonra bir daha hiç geçmedim oralardan. Cesaretim yoktu belki. Dinlediğim her şarkı bizi anlatıyor sanki. Okuduğum şiirler bize yazılmış gibi. Belki yanımda yoksun ama her gün en az 10 kere Bir şarkıda yada bir şiirde karşılaşıyoruz seninle… Kurduğum her hayalde birlikteydik. Her gece aynı yastıkta can vermişiz gibi Birlikte yaşamayı becerememişken hem de… Beni sevsen iyi edersin adam! Sana beddua dolu satırlar yazmak istemem. Sana edebileceğim tek duadır ; "Allah ömrünü ömrüme yazsın."

Senden Yâdigar

Senden Yâdigar


Güven eksikliğinden yıkılan hayallerimiz var bizim. Yeni bir yola çıkmaya cesaret edemediğimiz maskeli yüzler. Şimdiki insanlar hep karakter yetersizliği, yeni tanışılan bir başkasının eskidiydi. Ya kıymet bilemedi ya da kıymeti bilinmedi diye gitti. 

Herkes aynı değil, bırak geçmişle yaşamayı. Sadece bir şans ver kalbine, ne kaybedeceksin ki. Acıları mesken edinen kalbin mi incinecek, daha ne kadar incinebilecek? 

Hep acı çekmek için yaratılmış olamayız. Unutma! Herkes aynı değil, bu yüzden kimse göründüğü gibi değil. Sadece bakma, gör istiyorum. Sevgiye inanmayan kalbine, aşkı öğretmek istiyorum.