Göster :
Hey Patron

Hey Patron

Bu kitabı eline aldığına göre hatta arkasını çevirip burayı okuduğuna göre benim aradığım nadir kişilerden biri olabilirsin. Çok insan tanıdım, çok yönetici gördüm, çok patron tanıdım…

Binlerce kişiye eğitim verdim, yüzlerce patrona hizmet sattım, birçok firmaya yönetim danışmanlığı yaptım ve yaklaşık iki yüz personel çalıştırdım. Evet, insanlar çok iyi yaratıklar! Bunu gördüm. Ancak gördüğüm başka bir şey daha var ki o da insanların çoğunun yönetim konusunda çok zayıf oldukları. 

Etrafıma bir baktım ki sadece işletmeler değil ilişkiler de çok amatörce yönetiliyor. Sonra boşanma oranları, küslükler, tartışmalar ve çözümsüzlükler; yani mutsuzluk için gereken her şeyin arttığını fark ettim.

Sadece bir işletme değil; eşin, ailen veya sevgilinle aranda var olan tüm ilişkiler de yönetilmek zorundadır. Bundan da öte insan kendini daha da önemlisi duygularını yönetebilmelidir. 

Bu kitap aracılığıyla hayatın birçok alanını daha iyi yönetmen için yanında olacağım. Aslında her şeyden önemlisi, bir şeyleri yönetmenin sorumluluğu altında yalnız kaldıysan sana arkadaş olacağım.

Bubi Tuzağı

Bubi Tuzağı

Yetişkin bir insanın kaval kemiğine beyzbol sopasıyla sertçe vurursanız yaklaşık altı dakika aynı acıyı hisseder, on beş dakika midesi bulanır ve eğer kemiği kırılmazsa minimum üç ay izi kalır. Bir kadının gebelik dönemindeki mide bulantısı, bu darbenin sonucundaki mide bulantısıyla tıpatıp aynıdır. Fakat bu yazıyı okuyan 100 insanın 75'i sadece okur, 8'i acıyı tahmin eder, 8'i dener, 4'ünün midesi bulanır ve geriye kalan 4'ü de istemsizce kaval kemiğine dokunur.

Ancak asıl bilmenizi istediğim gerçek bilgi şudur; sadece ruh hastası diye tabir edilen insanlar, buraya kadar okumadan önce verilen sayıları toplar, 100 değil de 99 olduğunu bilir, yukarıdaki yazıyı kendi gibi bir manyağın yazdığını anlar ve gerçeklikle bir payı olmadığını kavrar. Tebrikler! Obsesif-Kompulsif değilsiniz.

Beni Sen Sev

Beni Sen Sev


Bana verdiğin söz ellerin olmayacağındı. Söz verdin başka elleri tutmayacaktın!

Son nefesim olduğunu bildiğin halde kesmeyecektin öpüşlerini. Sahte bir rüzgâra kapılıp geçtiğimiz her sokakta yaptığım "biz" dolu ezberimi bozmayacaktın. Öznesi sen olmayacaktın ağır yüklemli cümlelerimin. Söz vermiştin, ben yanında olmadan gülmeyecektin. 

En önemlisi de "biz" den giden "sen" olmayacaktın…

Hangi şehirdesin şimdi? 

Kimin kurduğu hayalin kahramanısın? Hangi elin yazdığı senaryoda oyuncu ve hangi hayatın figüranısın?

Nerelerdeysen gel sevdiğim. Kaçmayalım bize "umut" olacak "yağmur" damlasından. Birbirimizin sıcaklığında kurutalım bedenlerimizi. Bağırarak sevdiğimizi söyleyelim bu şehrin en kalabalık meydanlarında. 

Gel; kimse sevmeden "beni sen sev."

Aşkın Naz'lı Hali

Aşkın Naz'lı Hali

Hayatından geçen her bir gün, dolu dolu tabirinin karşılığıydı Naz için. Sonu gelmeyen seyahatler, bitmek tükenmek bilmeyen partiler, sıfırlarını dahi saymaya uğraşmadığı bir banka hesabı, anne babası, dedesi ve hatta daha birçok insanın ilgisi… Şimdiyse bunların hepsi yerini mütevazı bir memur hayatına bırakmıştı. Hem de oldukça mütevazı! Artık parasının hesabını kuruşu kuruşuna yapmalı ve hayatını diploması için uğruna yıllarca dirsek çürüttüğü mesleği, öğretmenliği, yaparak kazanmalıydı. Yapabilir miydi peki? Allah biliyor ya herkes onun bu şekilde yaşayamayacağını biliyordu. Disiplin, azim ve çeviklik… Belki biraz ukalalık, biraz da hazır cevaplık. Hepsini bünyesinde barındıran bu yakışıklı adamın bir yüzbaşı olduğuna inanmak, oldukça zordu. Yeni görev yerine başarıyla adapte olmuşsa da yeni hayatında hesaba katmadığı bir şeyler vardı. Zaten kim bunu hesaba katıyordu ki? O ne mi? Aslında hepimiz biliyoruz. Hatta birçoğunuz şu an iki dudağınız arasında, bu oyunbozan kelimeyi mırıldanıyorsunuz. 'Aşk' Pek çok şey bildiğini iddia etse de bu konuda ne bir tecrübeye ne de ön bilgiye sahipti Yağız. Ama azimliydi. Takdir etmek ve hakkını vermek gerekir. Aşkı öğreniyordu. Hem de aşkın 'Naz'lı hâlini…

Ya Benimsin Ya da Seninim

Ya Benimsin Ya da Seninim

Şu an uyuduğunu biliyorum. Kaçta uyanacağını da. Hangi şarkıları, hangi filmleri sevdiğini… Gözlerinin arasındaki mesafeyi, kirpiklerinin tam rengini… Boyunun, benimkiyle arasındaki milimetreyi… Avuç içindeki çizgileri… 
Dudaklarının yüzde kaçının benim dudaklarıma değdiğini. Konuştuğumuz ya da konuşamadığımız her tarihi hatta her saniyeyi. 
Seni ilk gördüğüm yeri biliyorum… Ulaşamadığım zaman nerede olabileceğini de. Kelime sırasına göre kurduğun cümleleri… Herhangi bir konudaki fikrini… 
Nasıl yemek yediğini biliyorum. Sakın beni sevdiğini söyleme o yüzden. Bir yalana, bir ömür sevinmek istemiyorum.

Ruhunu Satan Kadın

Ruhunu Satan Kadın

Bazı kadınların yaraları hücreseldir, 
Bazılarının ki ise zihinsel.
Birini iyi etmek için gereken tek şey
Ucube bir yara bandı, diğerini iyileştirmek içinse
Zürafaların uçması gerekmektedir.
Hüsran dolu bir geçmişten asla
Bakire bir gelecek beklenmez.
Umut yorucudur, hayal kırıklıkları ise 
Saç kırıklarına sebeptir.
Ve bilinsin ki saçlarını kendi kesen kadınlar,
Geceleri uyumadan yastığı ısırarak ağlıyordur.
Vesselâm…

Nesli'nin Güzellik Sırları

Nesli'nin Güzellik Sırları


"Zaman sen geç, ben sonra yaşlanırım!" diyerek benimle bu yola devam etmeye hazır mısınız kızlar?
Klasik bir söz ama, "Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır," sözü her zaman ispatıyla karşımıza çıkan bir durum. Kendimize ayıracağımız kısacık bir zaman ve yapacağımız bakımlar ile olduğumuzdan daha canlı, genç ve güzel görünmek elimizde.
Evinizde olan malzemelerle hazırlayabileceğiniz maskeler, gününüzün iyi geçmesini ve kendinizi motive etmenizi sağlayacak bakımlardır. Amacım kendinizi her zaman pozitif hissederek güzelliğinizi ön plana çıkarmak...
Sizlerle işin sırrını paylaşmak için bu harika kitabı hazırladım.
Benimle güzelliğin sırlarını keşfe çıkmaya hazırsanız, kitabın kapağını aralamanız yeterli!
@neslinin_guzelliksirlari

İslâmda İstihbarat

İslâmda İstihbarat

Uhud savaşı'nda İstihbarat Yüce Allah'ın (cc) dinini yüceltmek için var gücüyle çalışan Hz. Muhammed (s) ve ashabı (r.anhüm), gün geçtikçe daha da güçleniyor, her olay sonrası tücrübeleri kat be kat artıyordu. 

Bedir savaşı sonrası Müslüman olan Hz. Abbas (ra) casusuluk amacıyla Mekke'ye geri gönderilmiştir. Resulullah (s) tarafından Mekke'ye geri gönderilmiştir. Resulullah (s) tarafından Mekke'de görevlendirilen Hz. Abbas'ın (ra) mektubu Uhud savaşı öncesi Hz. Peygamber'e (s) ulaştı. 

Kureyş'in hareketliliği hakkında ayrıntılı olarak mektubunu hazırlayana Hz Abbas (ra), Gifaroğullarından ücretli bir haberci tuttu. Mektubu üç günde Medine'ye ulaştırması istenen haberci, Hz. Muhammed'in (s) buldu ve muktubu teslim etti. 

Mektup mühürlüydü. 
Resul-i Ekrem (s) mektubu K'ab oğlu Übey'e (ra) okuttu. Mektupta Kureyş'in gücü ve hareketliliği hakkındaki bilgileri okutan Hz. Peygamber (s), Hz. Übey'e (ra) bunu gizli tutmasını tembih etti. 

Ardından Kureyş'in son durumunu öğrenmek üzere Hz. Hubab'ı (ra) o da Medine'ye bir konak kadar uzaklığı olan Urayz bölgesine gitti ve orada Kureyş ordusunu gördü. Medine'ye dönen Hz. Hubab (ra) gördükleri hakkında Hz. Muhammed'e (s) bilgi verdi. Habibullah (s) Kureyş'in durumu hakkındaki istihbarat toplama gayreti sonucu bazı bilgiler elde etmişti. 

Hz. Abbas'ın (ra) mektubu ile Hz. Hubab'ın (ra) verdiği bilgiler de örtüşmüştü. Bunun ardından Hz. Peygamber (s), gece nöbetleri çıkartarak ilk tedbiri aldı. 

Bu istihbarat sayesinde Kureyş'in ani bir baskını engellemiş oluyordu. Hz. Abbas'ın (ra) Mekke'de casus olarak bulundurulmasının semeresi alınmıştı.Ayrıca hazırlık yapabilmesi için zaman kazanılmış, istihbarat faliyetlerinin çok yönlü faydalarının olduğuda ortaya çıkmıştı.

Hayalini Asan Kadın

Hayalini Asan Kadın

Dünyanın evim olmadığına inanıyorum bu aralar. Pek yaşamak gelmiyor içimden. Yaşamak dediysem, öyle işte… Ne zaman balkona çıksam ay ışığı, "Ölmek için güzel bir gece," diye fısıldıyor sanki kulağıma. Hayvan gibi sigara içiyorum. Parmaklarım sarardı, gözlerim sarardı; tırnaklarım, ruhum sarardı. Hayatımı renklendirmek için intihar süslü hayaller kuruyorum gecelerde. 

Uyuyamıyorum. Gerçi çok takılmıyorum artık uyku sorunuma, bir şekilde uyanmak zorundayım çünkü. Uyandığımda yanıma uğramadan geçip giden hayallerimi, çocukken elimde oyuncak tabancayla babamın gidişini seyrettiğim gibi izliyorum.

Nereye gidersem gideyim, mutlu olacağıma inancım kalmadı hiç. Bakın bu, iki kez ölmek demek... Bilmiyorum. Kendi içimde boğuluyor gibi hissediyorum bu aralar ve inan bazı şeyleri içime atmaktan derin bir nefes bile alamıyorum artık. Ölüm değil de yaşamak öldürüyor sanki beni… Kurtarılmayı beklemiyorum, annemin gözlerimin önünde bitişini seyrettiğimden beri. Bize ne oldu böyle diye sorarsam, az biraz saçlarınla oynayıp derin bir nefes alacaksın, biliyorum. Başını yere eğip gözlerini kıstığında verdiğin derin nefesinde görüyorum ben tükenmişliğini. Kırılan kalplerin hesabını… Ya da neyse ya...

Emanet Gelin

Emanet Gelin

İstanbul'un arsız Erkut'u, Mardin'in Barzan Ağa'sı… Yaşadığı iki hayatı da parmağında çevirebilen Zalim Hezeroğlu. Yaşadığı bu iki hayat, nihayetinde başına bela olmuştu. Belası da emanet bir gelindi. Güzel, uysal, günahkâr; Berçem Dağdelen. 

Kimsesiz Berçem, düğün günü kocasının ölümüyle kayınbiraderiyle evlendirilmiş ve böylece bir darbe daha almıştı. Nelerle karşılaşacağını bilmeyen Berçem Nasıl bir hayat yaşayacağından habersizce koparılmıştı doğduğu topraklardan. Hayat ona zehir olacaktı. Bir günah keçisiydi o. Emanet edildiği zalim adamın ellerinde, işkence altında bir ömür geçirecekti.

Kocasının sevdiği kadınla aynı evde nefes alabilecek miydi? Hayatı darmaduman olan Barzan, bir yanda sevdiği kadın, diğer yanda emanet karısıyla vereceği savaştan galip çıkabilecek miydi?

Tanrıya Dokunmak

Tanrıya Dokunmak


Eğer rüyalarınızdan hiç uyanmadıysanız. Rüyada mı yoksa gerçek hayat mı olduğunuzu nasıl bilecektiniz? Peki ya tüm dünyanın kaderini değiştirecek olaylar buna bağlıysa ? tarihin derinliklerinde devam eden bir mücadele var . Kimi zaman Sultan Abdulhamid'in, kimi zaman Kızıl Ordu'nun kurucusu Troçki'nin ,kimi zamanda 

Einstein'in masasına oturacaksınız . Bazen akla hayale gelmeyecek teknolojilerin varlığını öğrenecek ,bazen de karlı dağlarda aniden sıkılan bir kurşunla irkileceksiniz .

İnsanlığın varlık nedeni nedir ?
Dünyanın ve insanlığın geleceği nasıl olacak?
Baş döndürücü bir maceraya hazır mısınız ?

Aşk Tutkusu

Aşk Tutkusu


Aşka dair yaşanan her tutku bir gün yeniden alev alır...

Karşı karşıya geldikleri ilk anda onlar için kaçınılmaz son belliydi. Sadece tutkuyla başlayan karşılaşmaları daha farkına bile varamadan onları Aşk Tutkusu halinde sarmıştı bile.
Unutabileceğini, bir daha görmeyeceğini düşündüğü adamı yeniden karşısında gören Beren, bir daha asla o kadar zayıf olmamaya karar vermişti. Mavi gözlerinin içinde boğulsa da inadından ödün vermeyecek, bir daha o tutkunun içinde kaybolmayacaktı. Geri adım atmamaya yeminli olan Beren, adamın gözlerine sadece bir kez baktığında işinin hiç de kolay olmayacağının farkına varır.
Berk unutamayacağı şekilde zihnine kazınan yeşil gözlere yeniden kavuştuğu için mutludur. Mutludur mutludur da unuttuğu bir şey vardır: Sert kayaya toslamıştır! Müptelası olduğu kadın, kalbinin kapılarını kapatmıştır. Yakışıklı ve kararlı adamımız ise pes etmek nedir, bilmemektedir.
Onları birbirine sonsuza kadar bağlayan o tek geceye dair anıları zihinlerini işgal ederken biri kaçan diğeri ise kovalayan olmaya razıdır. 
Tutkulu bir aşk, içten dostluklar, kahkahalar, mutluluklar söz konusuyken aşk tutkunu olmamak elde midir?
"İki inatçı karakterin eğlenceli ve bir o kadar da tutku dolu bu hikâyesinde, sayfaların arasında sürüklenmemek elde değil!"
Mevsim, Bal Köpüğü ve Sen misin Eksik Parçam? yazarı
-Zeynep Işıklar-

Sevdanın Ölmüş Yanı

Sevdanın Ölmüş Yanı


Kış geldi.
Dudaklarım kurudu önce,
Tenim soğumaya başladı,
Tırnaklarım daha çabuk kırılıyor artık,
Saçlarımı hesaba bile katmıyorum.
Kalbim mi?
Orası hala yaz.
Önce biraz ılık,
Yavaş yavaş ısınmaya başlıyor,
Sıcaklık birden bastırıyor,
Arada bir gündüzleri rüzgar esiyor,
Gece yine çok sıcak,
Ve 
En acıtanıda ne biliyor musun ?
Oraya hiç kış gelmiyor .

Aklımda Güzel Kal

Aklımda Güzel Kal

Ömrümü adadığımda aldatıldım ben ilkin. İlkin bir kıvılcım çıktı ve sonra dört bir yanımı sardı yangın. Hissettim, duydum, gördüm ama yine de kaçmadım. "Sonu değiştiremem ama sona kadar yanında kalırım," derdi hep. İlk o zaman yarı yolda bırakıldım oysa... 

Dönüp, "İyi acılar!" dedi giderken bana. Bana bıraktığının dirhemi dahi yoktu gözlerinde. İlk o zaman acının insanın içinden çıkmadığını anladım. Lütuf gibiydi sanki. Harikulade bir yanılgıydı o...

Küfrüm Aşar Edebimi

Küfrüm Aşar Edebimi

Tutunduğu dalları kırılanlara, uçurumlarda ayağı kayanlara, hem kendinden milyonlarca kez özür dilemek isteyip hem kendine acımasızca davranmaktan vazgeçemeyenlere, umursamaz tavrının ardında gözyaşlarını saklayanlara, babası ölenlere, hüznü kilosundan ağır olanlara, hayatını romanlara değil de katliamlara benzetenlere, her gece bir şarkının içinde kaybolan, durmadan kaybolan, kendinin bile kendini bulamayacağı kadar kaybolanlara... Sevdiği insanların sesini soğukluğu ruhunu titreten telefon konuşmalarından aklında tutanlara, yüzünü fotoğraflarına bakarak hatırlamaya çalışanlara, unutmak için uyuyanlara değil de acısından uyumayı unutanlara. Eksik, yarım, yamalı bırakılmışlara. Çok içenlere, Her fırsatta "Rakı doldurun eksilmesin !" diye bağıranlara, kadehini masaya vururken "Burada olmayanlar için" diyerek birilerine olan özlemini bastıranlara. Sarhoş olanlara ama sarhoşluğunun arkasına sığınmayanlara. Sırtındaki bıçak yaraları dikiş tutmayacak kadar derin olanlara, kendini tren istasyonlarında unutulmuş kimsesiz bavullar gibi hissedenlere. Kural, yasa, yasak sevmeyenlere.

Evlilik Aşkı Güldürür

Evlilik Aşkı Güldürür

Aşk; bazen ilk görüşte ruh bulur ayrı bedenlerde, bazen de can çekişir ayrı şehirlerde. Ankara'dan İstanbul'a uzanan eğlenceli, gülümseten ve bazen de duygulandıran bu yolculuğumuza siz de bilet alın istedik. Bu akışta geçip giderken zaman, bir de tozlanmasın diye hikâyemiz ve belki olur da birileri hani sevdiği, âşık olduğu halde, "Ayrılmalıyız çünkü... " ile başlayan cümleler kurup ayrılmasınlar diye bir vesile olur, onlara da mutlu son yaşatır hikâyemiz dedik

Evlilik Aşkı Güldürür, görün istedik.
Belki biri, sadece biri bile, "Al bak, bizim gibi olup da evlenen de varmış, mutlu olan da varmış," der, kim bilir?
İyi bir insan olursam Şirinler'i görebilir miyim bilmiyorum ama birilerini mutlu edersem iyi bir insan olabilirim!

Aşk Büyüsü

Aşk Büyüsü

Aşka dair her şey aşk büyüsüne kapılır…

Ani bir çarpışma ile başlayan ve birbirlerinden ilk görüşte etkilenen Ela ve Baran için yaşadıklarına rağmen aşkın büyüsüne kapılmak hiç zor olmamıştı.

Ela, başına gelen acı olayı öğrendikten sonra canını yakan her şeyden kurtulmak için çok sevdiği şehrini terk etmişti. Yalnız kalıp olanları unutmak için gittiği yerde başına geleceklerden habersiz iki ay geçirmişti. Yaşananları geride bıraktığında artık daha güçlü bir kadındı. Bir daha hiçbir erkeğe kapılmayacağına kendini inandırmıştı. Ta ki hayatında gördüğü en yakışıklı adamın kollarına düşüp, kendini onda kaybedene kadar…

Baran, otoriter bir patron, harika bir arkadaş ve ailesine bağlı bir evlat olmasına rağmen hayatın ona gençlik yıllarında acımasızca aşıladığı güvensizlikle bambaşka bir adam olmaya zorlanmıştır. Kendinden emin duruşu ve açık sözlülüğü, ukala tavırları ve serseriliği ile dikkat çeken Baran, hiç beklemediği bir anda ela gözlerin esiri olunca, sudan çıkmış balığa döner. Hızla ve tutkuyla birbirlerine bağlandıkları anda geçmiş peşlerinden gelmiş, Ela ve Baran için bir anda her şey değişmiştir.

"İçim acıyordu, pişmandım. Her şeyden önce suçluydum ama o kadar bencildim ki yine onu istemekten kendimi alamıyordum."